Son dönemlerde finans sektöründe meydana gelen skandalların ardı arkası kesilmiyor. Bu seferki olay, bir bankanın farklı biriminin çalışanı olan Perihan isminde bir bankacının 37 milyonluk bir vurgun yapmasıyla gündeme bomba gibi düştü. Olayın ortaya çıkması ise tamamen müfettişlerin gösterdiği titiz çalışmalara dayalı. Bankacılık sektöründeki bu tür dolandırıcılık vakaları, hem kurumların itibarını zedelemekte hem de müşterilerin güvenini sarsmaktadır. Ancak Perihan'ın vurgununu nasıl gerçekleştirdiği ve müfettişlerin bu durumu nasıl fark ettiğine dair detaylar, günümüz bankacılık praksisinde önemli dersler barındırıyor.
Bankacılık sektöründe çeşitli manipülasyon yöntemleri sıklıkla karşımıza çıkmakta. Perihan'ın uyguladığı yöntemler de, uzun yıllar boyunca bankacılık tecrübesine sahip birine yakışır şekilde kurgulanmış. İlk olarak, bankanın iç sistemlerinde bulunan müşteri verilerini kötüye kullanarak sahte hesaplar açtı. Bu hesaplar üzerinden düzenli olarak havale işlemleri gerçekleştirdi ve böylece kayıtdışı bir bütçe oluşturmayı başardı. Sahte hesaplar üzerinden yapılan bu işlemler, hiçbir kağıt izi bırakmadığı için kontrol sistemlerini aşmayı kolaylaştırdı. Bankada sürdürdüğü etkileyici kariyeri sayesinde, Perihan, sistem içinde güvenilir bir çalışan olarak tanındı. Dolayısıyla, meydana gelen bu anormal işlemler ilk başta gözden kaçtı. Ancak, bankanın yıllık denetim döneminde müfettişler, tarama ve analiz sistemleri aracılığıyla bazı düzensizliklerin farkına vardılar. Perihan’ın işlemlerinin çoğunun yine kendisi tarafından açılan sahte hesaplarla bağlantılı olduğu tespit edildi.
Müfettişler, bankanın iç denetim prosedürlerini titizlikle uygulayarak Perihan'ın yaptığı işlemleri incelemeye başladılar. Düzenli gözlem ve inceleme süreçleri sonucunda, sahte hesaplar üzerinden gerçekleştirilen transferlerin çok yüksek miktarlarda olduğu belirlendi. Ayrıca, hesapların sahipleri üzerinde yapılan incelemeler, bu kişilerin varlığının şüpheli olduğunu ortaya koydu. Bu aşamada, müfettişlerin iş birliği yaptığı teknolojik sistemler sayesinde, sürecin tüm aşamalarını gözlemleyebilme ve denetleyebilme şansına sahip oldular. Bilgisayar destekli analiz sistemleri, sahte hesapların birbirleriyle olan bağlantılarını net bir şekilde ortaya koyarak, müfettişlere daha derin bir içgörü sağladı. Sonuç olarak, bankayı büyük bir zarara uğratan bu vurgunun kaynağı, Perihan ve onun düzenli olarak kullandığı sahte hesaplar olarak netleşti.
Olayın ardından Perihan, bankanın güvenlik birimleri tarafından gözaltına alındı ve adli süreç başlatıldı. Bankanın yönetimi, yaşanan bu olay nedeniyle hem çalışanlarının eğitimlerine hem de iç kontrol sistemlerine yönelik yenilemeler yapma kararı aldı. Bu tür olayların tekrarlanmaması için iç denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi gerektiği vurgulandı. Müşterilerin gözünde bankanın güvenilirliğinin sarsılmaması adına hızlı ve etkili bir yanıt verilmesi, banka yönetiminin öncelikli hedefi oldu.
Bu olay, bankacılık sektöründe yaşanan dolandırıcılık vakalarının ele alınması bakımından önemli bir ders niteliğinde. İç kontrollerin sağlıklı işlemesi, çalışanlar arasında oluşturulacak güven ortamı ve bilinçli müşteri davranışı, vurgunların önlenmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Gelecekte benzer olayların önüne geçmek için bankaların daha fazla önlem alması ve müfettişlerin daha fazla desteklenmesi gerekmektedir. Perihan'ın vurgunu, sadece bir dolandırıcılık olayı değil, aynı zamanda bankacılık sektöründe yapılması gereken iyileştirmelerin bir göstergesi. Yatırımcılar ve müşteriler, bankacılık sistemine olan güvenlerini tekrar kazanmak için bu tür gelişmeleri yakından takip etmeye devam edecekler.