Geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir makalede, Foreign Policy dergisi, İsrail'in Orta Doğu'daki bölgesel güç olma hedeflerinin altını çizerek, bu hedeflerin gerçekçi olup olmadığını sorguladı. İsrail'in geçmişte kazandığı askeri zaferler ve teknolojik ilerlemelerine rağmen, hem iç hem de dış dinamiklerin, bu küçük ülkenin büyük güç olma iddiasını ciddi anlamda tehdit ettiği öne sürülüyor. Ülkede yaşanan siyasi belirsizlikler, sosyal gerginlikler ve komşu ülkelerle olan ilişkiler, özellikle de son yıllarda giderek daha karmaşık bir hal almıştır. Bu makale, Foreign Policy'nin sunduğu argümanları mercek altına alacak ve İsrail’in bölgesel güç olma yolundaki engelleri inceleyecektir.
İsrail, 1948'de bağımsızlığını ilan ettikten sonra birçok savaş ve çatışma ile karşı karşıya kalmış, bu süreçte askeri gücünü önemli ölçüde artırmıştır. Özellikle 1967 Arap-İsrail Savaşı, İsrail'in askeri gücünü pekiştirmiş ve bölgedeki diğer ülkelerin gözünde bir korku unsuru haline gelmiştir. Fakat, bu askeri başarılar gerçekte İsrail'in sürdürülebilir bir bölgesel güç olmasını sağlamak için yeterli değil. Askeri debelenmeler ve elde edilen kazanımlar, günümüz koşullarında politik ve sosyal istikrarsızlıklar karşısında etkisiz kalmaya başlamaktadır. Dergide yer alan makalede, İsrail'in dış politikası ve stratejik kararlarının, ülkede yaşanan toplumsal huzursuzluklar ile birleştiğinde, bölgede kalıcı bir barış sağlama konusunda ne derece başarısız olduğunu vurgulaması dikkat çekiyor.
İsrail’in çevresindeki ülkelerle olan ilişkileri özellikle karmaşıktır. Arap Ligi ülkeleri, İran ve Türkiye ile olan ilişkiler, İsrail’in bölgesel hegemonya kurma çabalarını derinden etkileyen faktörler arasındadır. Yıllardır süren çatışmalar, yerel düşmanlıklar ve siyasi çıkarlar, İsrail'in bölgedeki etkisini azaltan unsurlar olmaya devam ediyor. Dış politika analistleri, İsrail’in stratejik olarak önemli olan komşularıyla gerçekleştirdiği diplomatik girişimlerin yanı sıra, bölgesel müttefikler edinmekteki yetersizliklerinin de problemin bir parçası olduğunu belirtiyor. Bu anlamda, Foreign Policy makalesi, İsrail’in yalnızca askeri güç ile değil, aynı zamanda diplomasi ve ekonomik ilişkiler ile de bölgesel gücünü pekiştirmesi gerektiğini savunuyor. Fakat mevcut durum, bu diplomatik ilişkileri kurmayı ve sürdürmeyi zorlaştırıyor.
İsrail’in bölgesel güç olma hayallerinin suya düştüğü bu bağlamda, Foreign Policy dergisi, Yahudi Devletinin ne olursa olsun bağımsız bir politikaya sahip olmasının zorlukları ve aynı zamanda bölgedeki diğer güçlerle olan ilişkilerinin karmaşıklığı üzerine önemli tespitlerde bulunuyor. Hedeflerinizi sadece askeri güce dayandırmak, günümüzün değişen jeopolitik ortamında artık mümkün görünmüyor. Özellikle sosyal ve ekonomik dinamikler, bölgesel güç olma yolunda daha önemli bir rol oynamakta. Özetle, İsrail, tarihi ve askeri başarılarının yanı sıra, sürdürülebilir bir diplomasinin ve iç huzurun da sağlanması gerektiği gerçeği ile yüzleşmek zorundadır.