Marmara Denizi, Türkiye'nin hem ekonomik hem de ekolojik açıdan kritik öneme sahip bir su kütlesidir. Ancak, son yıllarda artan müsilaj problemi, bu önemli deniz ekosisteminin sağlığını tehdit eden en büyük sorunlardan biri haline gelmiştir. Müsilaj, deniz yüzeyinde beliren, yoğun bir alg tabakasıdır ve bu durum, özellikle balıkçılık, turizm ve doğal yaşam üzerinde yıkıcı etkilere yol açmaktadır. Ekologların alarm verdiği Marmara, müsilaj tehdidi altında resmen "ölümcül" bir çöküş sürecine girmiştir.
Müsilaj, su ortamlarında aşırı alg büyümesi sonucu oluşan bir tür organik madde durumu olarak tanımlanır. Genellikle sıcak yaz aylarında, besin maddelerinin ve besin zincirindeki değişikliklerin etkisiyle ortaya çıkar. Müsilajın oluşumunun başlıca sebepleri arasında iklim değişikliği, su kirliliği ve insan kaynaklı faktörler yer alıyor. Sanayi atıkları, tarımsal ilaçlar ve evsel atıkların denize karışması, su kalitesini doğrudan etkilemekte ve bu durum alglerin aşırı çoğalmasına neden olmaktadır.
Müsilajın oluşumu sadece doğanın dengesi için bir tehdit değil, aynı zamanda insan sağlığına da zarar verebilir. Hava kalitesinin düşmesine neden olan müsilaj, buharlaşma sonucunda kanserojen maddelerin havaya karışmasına zemin hazırlayabilir. Ayrıca, balıkların yaşamsal alanlarını daraltarak ekonomik kayıplara yol açmaktadır. Allak bullak olan bu ekosistem, turizmi de olumsuz yönde etkilemektedir; çünkü müsilajla kaplanmış bir deniz, kimse için cazip değildir.
Marmara Denizi’nde müsilaj zamanla ekositemin, bitkisel ve hayvansal çeşitliliğin kaybına neden oluyor. Yetişkin balıkların yaşam alanlarının daralması, bu türlerin neslinin tükenme tehlikesini artırırken, balık popülasyonunun azalması da balıkçılar için büyük kayıplara yol açıyor. Turizm açısından ise, müsilaj yoğun alg tabakaları plajlarda kötü bir görüntü oluşturmakta ve tatilcilerin ilgisini azaltmaktadır. Dalış, yüzme gibi su sporları da azalmakta ve plaj işletmeleri, olumsuz etkilerle karşı karşıya kalmaktadır.
Müsilaj sorununa çözüm bulmak için, öncelikle su kirliliğinin önlenmesi gerekmektedir. Bu amaçla, atık yönetimi sistemlerinin gözden geçirilmesi, tarımda pestisit kullanımının azaltılması ve endüstriyel atıkların kontrol altına alınması büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, kamuoyunun bilinçlendirilmesi ve yerel yönetimlerin etkin çalışması da bu sorunla mücadelede önemli bir rol oynamaktadır. Ekolojik dengeyi korumak için devlet, üniversiteler ve sivil toplum örgütleri iş birliği yaparak kapsamlı projeler geliştirmelidir.
Denizlerin temizlenmesi için deniz temizlik tekneleri ve biyolojik temizleme yöntemleri kullanılabilir. Bilim insanları, müsilajla mücadelenin sürdürülebilir ve etkili yollarını araştırmakta; böylece Marmara Denizi'nin geçmişteki sağlığına dönmesi için çaba sarf etmektedir. Unutulmamalıdır ki, ekosistemler birbirine bağlıdır ve biri diğerine büyük ölçüde bağımlıdır. Marmara Denizi'nin sağlığı sadece yerel halkı değil, tüm Türkiye’yi etkilemektedir.
Sonuç olarak, Marmara Denizi’nde müsilaj sorunu, alarm verici boyutlara ulaşmış bir çevresel krizdir. Tüm bu çerçevede, herkes üzerine düşen sorumluluğu almalı ve bu doğal güzelliği korumak adına adımlar atmalıdır. Aksi takdirde, gelecekte daha büyük ekolojik felaketlerle karşılaşabiliriz. Diplomasiden bilimsel çalışmalara, bireysel farkındalıktan toplumsal hareketliliğe kadar her alanda bu soruna çare bulunması ve Marmara Denizi’nin yaşatılması adına harekete geçilmelidir.