Donald Trump’ın başkanlık dönemi, yalnızca siyasi kararlarıyla değil, aynı zamanda kabinesindeki milyarder iş insanlarıyla da gündeme oturdu. Kabinesinde yer alan isimlerin büyük bir kısmı, özel sektördeki başarılarıyla tanınan ve olağanüstü servetlere sahip kişilerden oluşuyordu. Bu durum, ABD tarihinde daha önce benzeri görülmemiş bir “servet kabinesi” olarak nitelendirildi.
Kabinede yer alan isimler arasında Rex Tillerson, Steven Mnuchin ve Betsy DeVos gibi milyarderler dikkat çekti. ExxonMobil’in eski CEO’su olan Rex Tillerson, Dışişleri Bakanı olarak atanırken, Steven Mnuchin Goldman Sachs geçmişiyle Hazine Bakanlığı’na getirildi. Eğitim Bakanı Betsy DeVos ise, eğitim reformlarına odaklanırken, serveti ve bağışçı kimliğiyle ön plana çıktı.
Uzmanlar, Trump’ın kabinesindeki bu seçimin, iş dünyasıyla hükümet arasındaki sınırların bulanıklaşmasına neden olduğunu ifade ediyor. Trump, “Amerika’yı yeniden büyük yapma” vaadini gerçekleştirmek için iş dünyasında başarılı olmuş isimleri yönetimde görevlendirdiğini sıkça dile getirdi. Bu strateji, hem destek hem de eleştiri aldı.
Eleştirmenler, özel sektörden gelen bu isimlerin kamu hizmetine yeterince odaklanamayacağını ve çıkar çatışmaları yaratabileceğini savundu. Öte yandan, destekçiler ise iş dünyasının pragmatik yaklaşımının ekonomiyi güçlendireceğini öne sürdü.
Trump’ın bu yönetim modeli, Amerikan siyasetine yeni bir yaklaşım getirirken, “servet kabinesi” tartışmaları hala güncelliğini koruyor. Bu kabine, iş dünyasından gelen isimlerin siyasi yönetimde nasıl bir rol oynayabileceğini tartışmaya açarak, Amerikan siyasetinde kalıcı bir iz bıraktı.